DİĞER
"Eserler kendi dönemleri ve şartları içinde ele alınmalılar. Bugünün gözlükleriyle dünü görmeye, daha da vahimi biçimlendirmeye çalışmak gerçekten cahilce ve bencilce… Sanki her şeyi en iyi biz biliyor, en iyi biz değerlendiriyoruz. İşte metinleri göz önüne sermeyi en çok bunun için gerekli görüyorum. Edebiyat tarihçisi en iyi yorumcu olamaz, hele her zaman hiç olamaz."
"Temel eleştiri, bilginin üretilme nedeni, biçimi ve yöntemine dairdi(r). İyi niyetle bilim yapılabilir, ama yüzeysel bilgiyle, yöntem ve derin araştırmalar olmadan, birincil kaynaklara inmeden, hele bilimsel ilkeler olmadan Türk edebiyatı tarihi ya da genel olarak bilimsel çalışma yapılamaz."
"Afrika’nın eski Fransız sömürgelerinden çıkmış önemli yazarlar vardır, Frantz Fanon, Léopold Senghor, Ousmane Socé gibi. Onlara “Fransız edebiyatı” demek gülünç olur, özellikle de birçoğunun Fransız sömürgeciliğine karşı, Afrikalı kimliği uğruna nasıl mücadele ettikleri hatırlandığında."
"Türk olduğumu dayattıklarında Türk olmaya itirazım var, Türk olmadığımı dayattıklarında Türk olmamaya itirazım var. Devletin ve devlet ideologlarının bana ‘normal, eşit vatandaş’ dışında herhangi bir gözle bakmamaları gerektiğine inanıyorum. Benzer şekilde, ille 'Türkçe edebiyat değil, Türk edebiyatı yazıyorsun' diye dayatıldığı zaman, itirazım var."
“Eski metinlere baktığımızda o karakterlerin deneyimlerinin bir ismi, bir tanımı yok. Eşcinsel, transseksüel, travesti tanımları henüz bulunmamış. Onlar için cinsellik daha yekpâre bir alan; bir erkeğin bir erkekle veya bir kadının bir kadınla birlikte olmasının bugün bizim anladığımız şekilde bir farklılığı yok. Bu modern konseptler çok netleşmediği için bu deneyimler bugünün tabiriyle çok daha ‘queer’ akıyor. O karakterler bu deneyimleri çok filtresiz bir şekilde yaşıyorlar.”
Eğer bir üniversiteye bağlı kalmazsak kimsenin bizi ciddiye almayacağını, eğer üniversite kariyerimizi bırakırsak maddi olarak dayanamayacağımızı söylediler. Bilmem, belki de haklılar. Ama şu kadar umurumda değil
Kadın okur olmak bazen, kendini nehirde sürüklenir gibi romanın akışına kaptırmakla değil, dalgalarla boğuşmakla eş anlamlı olabiliyor...
Orhan Okay, sadece bir entelektüel olarak değil, bir hoca olarak, öğrenciler ve meslektaşlarla nasıl iletişim kurulacağı, yol gösterileceği konularında bir kılavuzdu...
Edebiyat dünyasında öykülerle, romanla sık sık yolu kesişen, deneme, gezi yazısı, eleştiri gibi türlerle etkileşim halinde yolculuğuna devam eden mektup, insanın hayallerini, itiraf ve itirazlarını özgürce yansıtan özel bir tür ve özel bir tekniktir
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu’nun özelliklerinden biri, edebiyat tarihimizde roman olarak tanımlanmayan, türü olarak içinde “roman” yazmayan, “hikâye” olarak tanımlanan kitapların roman olarak yer alması
Batı’ya ait bir kavram olan fantastiği Türkçe edebiyatta aramak anakronik bir yaklaşım mıdır? Her yapıt hayalle iştigal eder, peki o halde fantastiğin farkı nerede ortaya çıkar?
Selim İleri, "Bizim bence son derece ciddiye alınması gereken büyük bir roman birikimimiz var" diyor. 229 romandan oluşan Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu da bu düşüncenin en somut örneği şüphesiz
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık